Pages

29 Aralık 2010 Çarşamba

♣ metrobüs güncesi

toplu taşıma araçlarına binmek yegane mutluluk kaynağım olmuştur zaman içinde...bu; pukhsinitha külliyatında her normal insan gibi gün ışığında uyanılmış ve bir araç kullanılmak için temkinli davranılması gereken saatler hududuna geçilmemiş manasına gelmektedir.

geçtiğimiz günlerde banliyö trenini kullanmıştım örneğin... hayatımda ilk defa...küçükçekmece istikametinden bakırköy istikametine uyuşuk bir ağız, yerine pamuk doldurulmuş artık olmayan bir azı dişi, sıcaktan pelte olmuş insan vücutları ve banliyö trenine binmenin verdiği marşmelov yiyen çocuk sırıtışım ilen pek mutluydum...

eskiden-temiz hava sahası adlı olaydan çooooookkkk çoookkkk önce- sırf spor olsun diye vapura binerdim. o zamanlar dünya üzerinde yaşanmış yegane cennetlerdi benim için taa ki şu melun yasanın çıkmasına kadar...

gelgelelim metrobüs benim için über süper olduğu kadar manasız bir araç idi...daha önce bir kere daha binmiştim fekat o zaman gişelerin en başında bir adam duruyordu ona bir miktar para vererek akbilini bizim yerimize diditlemesini sağlıyor ve hangi tarafta beklememiz gerektiği karmaşasını atlattıktan sonra martı gibi süzülerek hareket ettiğini düşündüğüm büyücek otobüslere biniyorduk...

ben ne bileyim yeni birşeyler olduğunu...yaaağğmurrrr fırtıııııına ve 66.2 kglık bünyemin savrulmamsı adına verdiğim uğraşlarla indim merdivenleri... sağa baktım sola baktım... adam yok! dünya başıma yıkıldı sandım...aklımı başıma devşirip durum değerlendirmesi yapmam ne kadar vaktimi aldı bilemiyorum bir güvenlik görevlisinin silüetiyle dünyam eski aydınlığına geri döndü...

obey the rules edasıyla görevlinin verdiği direktifleri merdivenlerden yukarı çıkıp sağa döndüğümde gördüğüm gişeyi kadar harfiyen uyguladım.fakar o da ne? fiyat çizelgesi! hay lahanalar aşkına...ne bileyim ben 1-3 durak mı? 5-7 durak mı yoksa 2-42 durak mı gideceğim...

"ben mecidiyeköy'e gidecektim ama kaç duraklık bilet almalıyım?"-"42 duraklık almanız gerekiyor"-"bu para yeter mi?" -"evet efendim!"

yuuuuuuuhhhhhhhhhh! 42 durak mı gidecektim? o kadar var mıydı yahu o yol! metro durakları baz alınırsa 45 dakika falan sürekti. olsundu..

saymadım durakları ama ayakta ve konserve sardalya edasıynan epey bir gittim...liseli ve üniversiteli pek çok ergen ulaşımsallaşmak adına metrobüsü tercih ediyordu... her nasılsa hepsininde parmak ve tırnakları ilgi alanıma girdi tüm yol boyunca...yeni nesil çok fena... diziler ve gündem beyin hücrelerinin büyük bir kısmını harap ve bitap düşürmüş... hayatlarının aşkını metrobüste yada bir köşe başında bulacakları düşüncesi körpecik beyinlerine kök salmış ki uzun bakışmalar,kesişmeler ardından bir samimi olmalar...o hepsindeki yenmiş ve cücük boyutuna indirgenmiş tırnaklarla imkansız bence de... o kadarına yorum yapmak bana düşmez heralde...

ama tevekelli değil müge anlı'ya çıkınca inanmadığımız ve bu kadarı da pes dediğimiz herşeyin ne kadar da gerçek olması... o metrobüsten indikten sonra, o koca götlü magandanın, soğuğa rağmen açtığı kıllı ergen göğsüyle arkandan inmeyeceği ve bir köşe başında sen aşkı beklerken sırf spor olsun diye seni kıyma yapma girişiminde bulunmayacağı ne malum...

tüm bu evreşe yolları dar senaryolarımnan attım kendimi cevahir alışveriş merkezine...bu da ikinci kez gelişimdi bu yere... ilki yine ilk metrobüse bindiğim zamana tekabül ediyordu... demek ki neymiş... metrobüs sadece cevahir'e götürüyormuş beni!

vizyonda olan ve yeni giren film öbeğinin içinden the tourist'i popüler cevap olarak seçtim... ne kadar kötü olabilirdi ki? bugüne kadar gia dışında hiçbir filmini izlememiş olduğum ve perdede görmek çok garip bir his veren sayın baaaayan jolie bir mana ifade etmese bile johnnyciğimi görürdüm...

filmin başlama vaktine kadar yapılacak ilk akıla gelen şeyi yaptım girdim bir kitapçıya bu ayki ikinci aylık kitap alışverişimi sadece vakit geçirmek amaçlı aldığım piç güveysinden hallice ile sonlandırıp bir kahveciye gidip çay içerek okumaya başladım...

filme girdim... reklamlarrrrrrrr reklaammlarrrrrrrrr reklamlaaaaaarr... hiç bitmeyecek sandım... popülasyonu 10 olan salona girdiğimde farkettim ki benimle beraber 9 kişi H sırasından seçmiş yerlerini...bomboş salondaki tek sıkışık sırada pardonlarla ilerledim yerime... "tebrik ederim hepimizi" diyerek H sırası rezidanterlerini gülümsettim...kimsede kalkıp bi arkaya bi öne ne bileyim başka bi yere geçeyim demedi vallahi... kardeş kardeş oturduk...fekat izleyemedik.... filmin başladığını fransızca  dialoglardan anladık fekat görüntü yok! belki çekimdendir dedik... 15 dakika geçince makinistttttt hiişşşşşşş hoooooooopppp larla olacak gibi değil bir cengaver çıkıp aramızdan makinisti buldu... film kaldığı yerden görüntülü olarak devam etti ama ışıklar açık millet ahhlanıp uhhlanıyor.... tutunamadık filme... başka bir cengaver de başa sarılmasını sağlamak için kalktı ve korkulan başımıza geldi...salon karardığında reklamların ortasından itibaren film başladı.....reklamlaaaaaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrrrrrr.....reklamlaaaaaaaaarrrrrrrrrrrrrrrr....

çıkarken mırıldandığım şu cümle tüm filmi özetler zannımca: "hay kafama ediyim... bokumu çıkmıştı av mevsiminin ne diye gitmezsin hadi onu bırak çakal'a git...turistmiş.... peahhhhhhhhhhh"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder