Pages

31 Ocak 2011 Pazartesi

♣ pukhsinitha kullanma klavuzu

S. in periyodik aralıklarla "sen ne seviyorsun zaten ben bir türlü anlamadım!" demelerinin üzerine karar verdim ki bir kullanım klavuzu yazmalıyım...

hediyelerden nefret ederim bugüne kadar alınmış hiçbir hediyeyi kullanamadım...çoğunu başka birilerine hediye etmişimdir...ekseriyetle atmış, kırmış taşınırken kaybetmişimdir... hele ki biblo gibi gıldır gıcık şeyler tiksintimi depreştirir...

giysi hususunda pukhsinitha:

zımbalı, püsküllü, dantelli, parlak renkli, hatta lacivert, siyah gri ve kahverengi olmayan pek çok şeyden tiksinme noktasındayım....

kabak sarısı şeyler çok bir beğenti uyandırsa da kuvvetle muhtemel giyme teşebbüslerim kapıdan çıkmadan önceki o son bi bakış noktasına kadar olduğundan, hiç o renkli bir şey reyona yönelmişliğim bulunmamaktadır!

basic bir tarzım olduğundan abartılı vay efendim vatkalı aman da janjanlı şeyimsilerden uzak durulmalı!

filmler için pukhsinitha;

seri filmlerin hepsi bknz: lord of the rings, star wars, harry potter vs... ilgi ve algı alanımın çok çok çok dışında...xmen ve transformers hariç...volverine ve optimus prime sempatizanlığımdan kelli...bilim kurgu, üst ırk ve robotik denemeler ibretle haz edilmez bu bünyede...delikanlılığın kitabına dair denemeler ciddi iç kıyma ve akabinde oluşacak kaşıntılardan kelli lezyonik haller aldırmaktadır!

muzik için pukhsinitha :

dingin, eğlenceli genelde etnik yada muazzam vokaller ön planda...liseli tenekeden rockçılar ve muadili enteresan denemeler mide bulantısı ve bol miktarda içelim belki o zaman güzelleşir temalı etkinliklerde işe yarayabilir!

arkadaş seçiminde pukhsinitha:

herhangi bir kayırmacılığı olmamakla birlikte; bol makyaj yapıp pullu straz taşlı bir gardroba sahip ekseriyetle sarışın, zamanın yüzde doksanını seks, erkek arkadaşı, bundan önceki erkek arkadaşı, vay ne içtik aman yanındaki delüğanlı ne kadar hesap ödemiş o gittikleri dejenere fekat marka mekanda konulu demeçlerde bulunarak geçiren hanımlar ve aynı tarzın karşı cinsi beylerden "kaçç kaaaaççç kaaaççç göçmen bürosu memuru!" edasına sahibim nacizhane ....

çok televizyon izlerim...ciddi anlamda ben televizyon izlerim arkadaş! takip ettiğim dizi var mıdır? henüz düşünme aşamasındayım ama yayındaki tüm diziler, kadın programları, evlilik programları herbiriciğini bilir, anlar, vakit ayırır, karakterleri özümser ve hayatıma katarım!

çok topuklu ayakkabı alır ama hiçbirini giymem...hep gaydırıguppak birşeyler bulur sonra vazgeçer en pespaye kılığımla gönüllere taht kurarım...

çok çok çok ama bildiğiniz gibi değil çok konuşur, çok gülerim...nadiren ağlar, kavga etmem...sinirlendiğim zaman ilginç bir şekilde dünyanın en anlayışlı en empatik en aklı başında insanı olurum!

çöp kamyonlarının peşine takılır, en public area bir vakitte birdirbir oynayabilirim!

justin bieber ergenliğe girince o ses nolcak acaba diye düşünmeden edemez, kabuslar görürüm!

ve son olarak tuvalete girmekten; ağlamaklı ve histerik orta yaş krizinde kadının terk edilme korkusuna eş değer duygulardan ötürü nefret ederim! çünkü her nasılsa yılın 300 gününde ciddi boyutlarda kabızım. (yazıyla nokta)




13 Ocak 2011 Perşembe

♣ otelsel yaşam formları

♣ bugüne kadar kaldığım tüm oteller hakkında birşeyler yazmak istiyordum. epey de bir fotoğraf arşivi yaptım buna dair fekat ve ancak baktım ki toparlayacak gibi değilim... ya fotoğraflar küçücük kalacak böylelikle çevir çevir oku kıvamında 8457397583756 kelamlık bir post olmasını engelleyeceğim ya da sadece fotoğraflarla yine epey uzunca bir post olacak -ki uzun uzun konuşmak ya da fotoğraf basmak hiç haz ettiğim bir durum değil- diye vazgeçtim...bu konuya nereden geldim? şirket hemen hemen kaldığımız otellerin hepsini değiştirmiş...hal böyle olunca benim evim bellediğim sevgili seul'umün lotte'sine elveda demiş olduk... üzücüklü oldum çünkü çok merkezi bir yerde adı üstünde myongdong- şehir merkezi demek korece muhitin adı da bu-daydı...şimdi ki pek kuş uçmaz kervan geçmez bir yerlerdeymiş...birkaç güne işe başlayacağım için görünce anlatırım nerelerdeymiş... fotoğraftaki oda en sevdiklerimden...genelde standart odalarda kalırken, bazı bazı gerek otelde yer kalmamasından gerekse otelin "yazık kııııı bunnarda hergün burdalar arada bir kıyak geçelimsek ya bunlara laaaa!" diye düşünmesinden olacak bu luxury odalarda da ikamet etmişliğim olmuştur...ahhh ulannn ne varıdıı 27nci katta yaşasaydım hep!


♣ otel derken fark ettim ki mumbai ve delhi'de ikamet ettiğimiz le meridien odalarını pek iplememiş arkadaş sadece lobiye çalışmış...delhideki sankim böyle orası delhi değilmiş de başka bir yerim laaaaaann ben dercesine ee tabi alanı da geniş, odadan çıkıp koridorlardan aşağı sarkıtınca gördüğün -ki asma kat imajı verilmiş;sadece oda kapısının önünde dururken bile oteldeki tüm odalara kim girip çıkıyor görebileceğin şekilde;- lobi kırmızı beyaz siyah ve temiz ^^

her iki otelde de odalar tırtken -ama bak mumbai'nin hakkını yemeyim... tam pukhsinitha styla... böyle ahşap, hani amerikalılar yerli topraklarını keşfetmişler de; orda arazi beyi falan olmuşlar, böyle tarlanın ortasında evleri var, hep beyaz beyaz giyinmişler de böyle cibinlikli beyaz yataklarda yatıyorlar yaaa hah işte tam o zamanı anımsatan odalarıyla kalbimi fethettiğini tabiykiiğğğ de belirteyim-lobiler şıklıktan yer yer popart'tan ölmüş mesela! fotoğraftaki mumbai'nin lobisi....hayat uyumaktan ve otelden dışarıya sadece yemek ve sigara bulmak için çıkmak zorunda olmaktan ibaretken kimi zamanlar; elbette işim gücüm yatak, döşek, yok ne bileyim varak ayna, vay kakmalı trabzan...ne yapayım arkadaş benim kaderimde de heryere gitmek ama hiçbir yeri görememek var imiş...


♣ eeeee tabi fittiri fittiri gezmekten tadını çıkaramadığım odalar da yok değil hayatımda....örneğin hongkong'da kaldığımız panorama otel! umarım orası değişmemiştir...tamam gezentilik yerlerine gitmek için pek yürümeli etmeli ama manzarası süperdi...hakkını yemeyim...Y.nin deyimiyle çok bakınaklı oteldi yahu! gerçi onun da kahvaltısı tırttı...eskiden evlerde uzun 8kişilik masalar oluırdu yaaa...gerçi babanemlerde hala var...neyse onun kadar bir masaya açık büfe denmesi lotte'nin muhteşem kahvaltısından sonra çok yavan gelmişti ama sonraki iş vesilesiyle gidilen otel deneyimlemelerimde fark ettim ki kahvaltının allahı LOTTE'ymiş!

♣ birde caaaaaanım ankaram'ın caaaanım crown plazası var kiiii......her seferinde ulan bizim şirket rixos'ta kalmıyor muydu? geliyoruz gidiyoruz hep crown plaza'da kalıyoruz ulan bu rixos'ta kim kalıyor acep? muhabbetini her defasında yaptırsa da...sırf ankamall'e 2 sn mesafede olması nedeniyle iş arkadaşlarımca sevilsede pukhsinitha tarafından pek haz edilmiyor! malum eş dost eşrafı tunalı hilmi çevresine konuşlandığından rixos da tunus'da olduğundan...eahhhh sıkıldım otel anlatmaktan...ama 2010'a damgası vuran otellerimiz bunlar efenim! tatil vesilesiynen gidilen otellerin odalarında klozet var mıydı onu bile hatırlamam! sadece S. le gittiğimiz oteli hiçbir zaman unutmayacağız! ama 2010 pukhsinitha best hotel award gooooooooooooessssssssssss toooooo Lotteeee....ah o popiş ısıtmalı yıkamalı TOTO marka klozet kapakların! ah o noodle tezgahının başındaki aşçı Jeong! ahh o günaydın demeyi öğrenen şapşal mihmandarlar....

Seni çok özleyeceğim Lotte yawrummmm evladııımmmmm! üviyeeeee

Sende beni özle Laaaaaaaann!

7 Ocak 2011 Cuma

♣ bir garip haller vol.I epi.I

anam ben niye yokum ortalarda diye düşündüm ettim az toparlandım ahandaaaa burdayım!

malum yıl devirdik fena da etmedik... gaydırıguppak yenilikler yaptım ve buna ben bile şaşırdım!

örneğin sigarayı bıraktım! E.'nin facebook yorumlarından şu durumumla dünya barışının ne kadar doğru orantılı olduğu bilgisine varılabilir...

birtakım hıfzı sıhha durumları vesilesiynen hayatımda ilk defa narkozla tanıştım... o kadar korkuttular ettiler ...bi cacık olduğu olduğu yok...ayılırken kurduğum "çok çişim var acilen tuvalete gitmem lazım" cümlesi hala bir alay konusudur aile semalarında... keza haftada bir kez çıkabildiğim tuvalet dost meclisine meze olur genel olarak ama narkozdan uyanırken verdiğim şu tepkiyle; 25 yıldır zıçamayan bünyemin beklediği ilhamı sonunda aldığı yönündeki tiiiiiiiiye alınmalarım uzunca bir süre gündemdeki yerini koruyacak gibi!

bu vesileynen kitap mitap okumak, sinemaya minemaya gitmek gibi sosyalleşme eylemlerime ara verip bir  coach potato edasıynan serildiğim koltukta gerek fatmagül'ün yengesi mukoynan olan kankalığım, gerek why so serious mode on mete ve tekelinde tüm diziden tiksintim, efenime söyliyeyim çarşamba günü hangisini tutturursak savaşlarımızı kazanamayan sülüman ve azılı düşmanı adını bilmediğim, bir açık arttırma sahnesiyle kusturuklu kıvama gelen aile ve dizisi ile televizyon kültürüm level atladı! hayatım dizi diye yarışma yapıyorlarmış. bence ben katılırım! kazanırım da!

yıllık iznimin 11 gününü böyle heba ettim işte! yılbaşında pukhsinithagiller albümümüzle bütün müzik marketlerde yerimizi almayı planlıyorduk fekat teyzegillerden gelen rövaşataynan aman her moku da herkes bilmesin bu bizim hazinemiz  olsun! aile sırrı ve yadigarı halinde anadan kıza, oğula, geline, meline geçsin dedik! durdurduk basımını!

birde şu vişneli tatlı vardı ya! hem adına hem tarifine kavuştum! çok sevgili aşçı arkadaşım M.ye'de buradan teşekkürü bir borç bilirim... tarifi de aynı benim dediğim gibi... bir pukhsinitha kolay olunmuyor elbette... ah vişneli strudel... neler ettin bana...

bir de ocak sonunda bir süpriz bir gezentilik planım var fekat dillendirmiyorum ki sorun çıkmasın! gideyim geleyim anlatırım!