Pages

28 Ekim 2010 Perşembe

♣ bence şarkıların rengi var!!!

sürekli bir düzenleme ,hizaya koyma planı içerisindeyim...her seferinde de ya çok yorgun oluyorum ya da düşündüğüm kadar detaylı yaklaşmak için zamanım olmuyor...kimi zaman başlıyorum tabi ama o da koca bir hayalkırıklığı...her yana saçılmış hizalanası bir takım nesneler...her pampik kelebek*imin başına oturuşumda play listimi düzenleyeceğim diyorum...

önce isimlere göre diye düşündüm...sıkıcı buldum...yıllara göre düzenleyim dedim...ama hangi yıllara? çıkış yaptıkları yıllar mı? bana ne beahhh! benim dinlediğim yıllar mı? iyi de 10 yıldır dinlediğim şarkılar ne olacaktı? annem; "renklerine göre ayır" dedi...ki bu rap müzik eşliğinde çiçek sulayan ve son birkaç aydır ev anneliğine upgrade olmuş bir anne için bile oldukça parlak bir fikir gibi gözüktü ...


önce beyaz şarkıları seçtim...jeff buckley'nin hallelujah'sıydı ilk aklıma gelen...böyle böyle derken pek çok buckley ezgisi girdi işin içine...çünkü beyaz şarkılar yalnız şarkılardı...beyaz keten elbiselerin, kahverengi deri sandaletlerin, gıcırdayan zincirli bisikletlerle dolaşılan akdeniz rivierası manzaralı yaz sonu şarkılarıydı bunlar...genelde serin rüzgarlar esince üzerine birkaç beden büyük erkek hırkaları giyilirdi keten gömleklerin üzerine belki bir kupa da kuşburnu çayı...tercihe bağlı olarak ekinezya vs de olur...


ama sonra birden beyaz şarkılar aralarında bölündü...kırık beyazlar çıktı ortaya..onlar da; bile bile yalnız kalışların, bir yerde severek ayrılmaların şarkıları olabilirdi mesela...sözlerinin ne anlattığı çok mühim değildi bunların...sadece ne hissettirdikleri önemliydi...bu şarkılarda da beyaz giysiler tercih edilirdi ama beyaz çarşaflar, beyaz yorganlar, beyaz yataklara eşlik eden beyaz atletlerdi; üniformaları...başı cocorosie'nin good friday'i çekiyordu...


o yataklardan uyanmak istendiğinde; zaz'ın je veux'su dinlenebilirdi mesela ...ya da belki daha değişik bir ruh halinde eddie vedder'den rise......


sonra turuncu şarkılar geldi bir anda kulağıma...turuncu şarkıların belirli bir şekli yoktu prototip oluşturmak adına...ama adından da belli olacağı üzere sıcak renkler giyilebilirdi...bunlarda mevsim genel olarak kıştı...lahana gibi giyilirdi yeşil atlet üzerine mor kazak belki turuncu hırka...çokta mühim olmamakla beraber ne giydiğin, kat kat doladığın atkı, eldivenler ve botlar önemliydi...bu şarkılarda dost meclisne girilir...ev yapımı sıcak şaraplar yudumlanır, neşelenmek için ayağa kalkılıp,gayri ihtiyari zıplanmaya başlanılırdı mesela...hareketin verdiği ateşle önce hırka sonra kazak sırayla çıkarılır...içeriyi; elleri kupalı, yazlıkçı kış gezginleri sarardı...hep loştu duvarlar...hafif sigara dumanı sarmıştı ama hep sıcak kokuyordu..watcha clan olabilirdi baş solist ya da belki dengue fever'ın glass of wine'ıyla giriş yapılabilirdi...gadjo dilo'nun soundtrack'lerinden tutti frutti de olabilirdi...etnikti turuncu şarkılar...bazen balkan bazen kamboçya sırtlarından ama etnik işte....


ve bordo şarkılar...cohen amcanınki gibi hani....ya da belki bitmiş aşkcıkların ardından melankoli şarkıylarıydı...sündürülmüş, kolları sümük ve gözyaşı sıvılarıyla harmanlanmış, rengi de, o ilk alındığı günkü gençliği de solmuş kazaklar tercih edilirdi...mevsimin yaz ya da kış olması çok önemli değildi...iç üşümesi pek de kolay geçirilen bir his değildi çünkü...hoş yaz mevsimi pek de terkediliş mevsimi sayılmaz gözüm de...hem yaz olsa kış kadar koymazdı zannımca...öğle saatleri seçilir ve uykular lissie'nin in sleep'iyle bölünürdü...bi tuvalet molasıyla yataktan kalkılır...ve geri yatağa dönülesi şarkılardı....


sonra yeşil şarkılar vardı....


vardı var olmasına ya...ben yine yarım bıraktım; bu işi de her işi olduğu gibi...çok fazla şarkı vardı ve onları karşılayacak çok fazla renk...fiorello'nun tu vuo fa l'americano'su ne renkti mesela? nefti yeşil olamazdı...petrol mavisi olabilir miydi?


ya tinariwen'in cler achel'i ...bu kesin turuncu şarkılarındı...peki la vie en rose...ya da tüm o andrew sisters şarkılarım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder