Pages

16 Haziran 2011 Perşembe

♣ geçimsizim bugünlerde;

uyumaya çalışırken ne çok şey vardı yazmak istediğim,oysa şimdi; bir kelime bile kalmadı aklımda...aylar önce beni hayatından çıkarırken biri -ki bunu telefonda yapmayı tercih etmişti- "sen kimseden nefret edemezsin...benden de etmeyeceksin!" demişti...gerçekten böyle miydi? ben nefret edemez miydim hiçbir şeyden, hiç kimseden?

aksine; önce büyük haksızlıklarımdan nefret ettim ve çıkardım hayatımdan...istemedim hiçbirini...baktım birileri ve birşeyler eksildikçe ferahlıyorum, başladım teker teker eksiltmeye...birilerinde bıraktığım ya da unuttuğum şeylerin yasını tutar, aklıma geldikçe de huzursuzlanırdım olduğum yerde...bir pijama, bir kitap ne bileyim birşey işte...vazgeçtim hepsinden...epeyce debelendim böyle...nesnelerin karmaşası bitince de insanları elemeye başladım...hep vefalı arkadaş, sponsor kuzen türevi isimlerim oldu...bir kişi de çıkıp "ulan p bana böyle böyle kötülük ettin" diyemez...hep başkalarının derdi beni aldı...ağırlaştım olduğum yerde...elediklerim hiç bir rahatlama hissi vermiyor şimdilerde...

düşünüyorum da; miniciktim...üç kuruş maaşımla dünyaların eğlencesi benim olurdu...işten çıkar s. le hep aynı yere yemeğe gider, hep aynı yerde biramızı içer ve bundan hiç sıkılmazdık...bazı bazı şuraya gidelim bunu yiyelim derdik ama genelinde mutluyduk bu rutinden...iş dedikoduları-ki hala s ve f le biraraya geldiğimizde yılların konusu saatlere sığmaz da; gülmekten yanaklarımız ağrır gözlerimiz yaşarır- maaşın azlığı, bitmeyen tez, kızların salaklığı, tatil planları derken evlere dağılmaca ve ertesi gün yine aynı şeyler...

oysa şimdi; s ankarada olduğu için yalnız gidiyorum alışverişe...sürekli gittiğim herkesini tanıdığım bir yer yok...harcayacak para bol da; harcayacak yer yok zaman yok...olsa da tadı yok tuzu yok...bazen sinemaya falan gidiyorum...aynı gün boş olduğum arkadaşlarla buluşup eğlenmeye-ki sözde o da- gidip sarhoş olup dönüyorum eve...eskiden sarhoş da olmazdım ben...muhabbet etmekten, önümdeki birayı içmeye, ağız dolusu ve gerçekten gülmekten; bitince yenisini söylemeye mecalim olmazdı...şimdilerde garsona şişeyi gösterip; " bi tane daha alabilir miyim?" den başka pek nadir cümle kuruyorum...

geçenlerde otobüse bindim...şortlarımız ve şıpıdak sandaletlerimizle salıncağında sallandığımız november geldi aklıma...oradan yürüye yürüye eve gitmiştik...d ve s ile...geceninde bi körü...şıpıdak sandalette sorun yok da minik şortların verdiği yaz sevincini de geçtim götüm yok o şortlarla istanbul sokaklarında gezmeye...

yazın da bi güzel olur ki ankara...bombooooşşşş...lüzumsuz öğrenci kalabalığı yok...mekanların bahçeleri açık ama boş...çalışmak zorunda olan birkaç kişi efil efil dolanır sokaklarda...eylülün keşmekeşi mayısın cozurtusu gelmeden geçen o birkaç mükemmel ay...esatın balkonları da bir eser ki gündüze inat...kalın hırkalarını hiç kaldırmaz ankaralılar...en çok o zaman anlanır çünkü; coğrafya derslerinde öğrendiğimiz bozkır iklimi özellikleri...

afili kapanış cümlesi ya da bağlayacak bir yerim yok...öyle öyle geçti aklımdan birşeyler işte...geçimsizim bugünlerde...uyuyamıyorum...jetlag in gözünü vurdum...niagara postunu ve ankara postunu erteleyip duruyorum yaaa...kısmet!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder