Pages

20 Mayıs 2012 Pazar

♣ gastronomik hareketler bunlar! vol.III


uzun uzun postlar yazmaya ben bayıldığımdan ama insanların bunları okumak gibi bir sabıra sahip olmadığına inandığımda böle böle yazıyorum şu sıra herşeyi :D

şarap güzel muhabbetlerin ortağı bence. öyle her an her yerde şarap içebilen insanları da pek anlamam. yemekle falan içmekten de hoşlanmam zaten. gerçi ben yemekle bişi içmekten hoşlanmam. tadları bulamaç haline geliyor ve bişi anlamıyorum :D yemekten sonra sabaha kadar muhabbet edilecekse ama şaraptan başkasını da düşünemiyorum. bu yüzden yine kendim gibi muhabbet tellalı bir tanışın tavsiyesi üzerine kendisiyle beraber galata semalarına uzandık. özellikle sakin ve keyifli olması açısından bir haftaiçi öğleden sonrasını tercih ederek daldık SENSUS'a. tercihi kendisine bırakmakla doğru bir karar vererek yerli bir kırmızı şaraba, peynir tabağımızı eşlik ettirerek; keyifli zamanlar geçirdik. ağırlıkla turistlerin ve iş çıkışı stress atma meraklısı beyaz yakalıların teşrif ettiği sevimli bir mahzen olarak anılarımızda yer etti.


diğer mekanımız seul dolaylarından. jonggak yakınlarında SANTA FE. tamamen tesadüf eseri içeri bir bakıp; "hımmm burası iyiymiş yahu!" şeklinde icabet ettiğimiz mekanın SENSUS'tan tek farkı, seulde olması, şarap seçkisi hususunda biraz daha kısır olması ama hitap ettiği zümre yönünden benzerler. ekstradan korelilerin mekan ve vitrin giydirmedeki muazzam özenleri mekanda da göze çarpan bir konu. konsept olarak bana çapamarka zamanlardan; jokecollege'a anımsattı. ilginç olan; daha 10 saat öncesine kadar adını dahi bilmediğim bir hatunla, anıları yaad etmek, hatalardan ders almak, gelecek güzel günleri hayallerle süslemek ve tüm kadınlarını aynı paydada buluşturan o rezil adamlara ağız dolusu sövmeye iki kişi devam etmekti. ve bir kez daha anladım. yaşanmamış, söylenmemiş, filme çekilmemiş, sözü yazılmamış bir şarkı dahi kalmadı. herşey yaşandı. ve birbirinin aynı şeylerdi. sadece karakterler biraz uzun, biraz kısa, biraz sarışın, biraz esmer, biraz tombul, çokca zayıf, kimi zaman kör'dü :D

TAVANARASI asmalı'da oldukça ben oldukça sen biraz da biz bir mekan. hani evde yapmaya üşenip canının çektiği bişiler olur ya...hah işte onları yemeye gidilecek bir yer. duvarlar, raflar ve hatta bazen menüde yazan küçük ayrıntılar, ağzınızda keyifli bir tat bırakıyor. yemek yemeden içilinemeyen güzel mekanlardan.iş çıkışından ziyade öğlen saatlerini tercih ettik biz yine tenha olması açısından. aksi takdirde kimkime dumduma olduğundan hiç şüphem yok. biraz ışıksız ama rahatsız etmiyor. minicik balkonunda çekerken sigara dumanımızı içimize hem misafirlerle hem de mekan sahibi ile gündelik keyifli muhabbetler etme fırsatı bulduk. havalar da bir ısınmadı ya da ah ne sıcak olacak bu yaz gibisinden. yemeklere söyleyecek söz bulamıyorum. beni oldukça tatmin ettiler keza. mantarlı kaşarlı et soteden geçtim bir dahaki sefere muhtemelen patlıcanlı olanını denerim güvecin :D

son durağımız ÖZGÜR ŞEF, kalamış marina'da geçirilmiş muazzam keyifli bir sabahın ardından, gerek deniz gerek yelkenin tavan yaptırdığı adrenalinin üzerine zil çalan karınlarımızı attığımız bir mekan oldu. bu sebepledir ki yediklerimizi, içtiklerimizi fotoğraflamaya vakit bile bulamadan tükettik. aslında b. nin bir iskambil turnuvası sonrası t-bone steak sözüne istinaden gidilesi mekanlar listemize girmişti ama bugüne kısmetmiş. alelade gittik. ne yiyeceğimizi bile bilmeden ama pek keyifli garsonları ve aşçıları bizi oldukça efektif yönlendirdiler. zaten mönü olmadığından açılışı salata ve füme ile yaparak ortaya karışık devam ettik. salatanın içindeki cevizlerden bir tanesinin edepsiz kabuğu azı dişlerimden birinin yarısını aldı götürdü. mekan çalışanları bu duruma o kadar üzüldüler ki -benden bile çok- ne yapacaklarını bilemediler. ikramın, hürmetin bini bir para. muhtemelen, diğer masalarda oturan insanlar; "bunlar da kim yahu? bu kadar ilgi, hürmet görüyorlar" diye düşünmüşlerdir. yediklerimizin lezzeti bi yana iyi ağırladılar yahu bizi :D

♣ gastronomik hareketler bunlar! vol.II

bu çerçeveleme işine bayıldım... hatta teknolojinin en kolay çözdüğüm yanı sanırım fotoğrafla ilgili alanları :D aylardır bir gezme tozma ve yemek yeme uğraşısı içinde olduğumdan; oturup yazmaya pek vaktim olmadı, ama; hazır bu pazar yağmurdan, çamurdan; evde oturuyorum, hemen yazayım istedim (^____^)
ilk olayımız seul semalarından... bu neredeyse bi alışkanlık halini aldı. her sabah 6 buçuk dolaylarında uyanıyorum ve insanların noodle dediği ve fekat korecenek udong olarak adlandırdığımız ve cidden bağırsaklarımı muhteşem çalıştıran- hadi noodle olsun :D - noodledan koca bir tabak hazırlamak oluyor kendime. içine ne koyacağınızı, ne tür bir noodle istediğinizi, suyunun et mi tavuk mu pilav suyumu olacağına siz karar veriyorsunuz. ben bol soya filizi, biraz mantar biraz karides,pirinç noodle'ı ve et suyunun üzerine bol biber ve yeşil soğan ekleyerek seviyorum örneğin...guinness zaten favori biramız. akşam için ise;deniz ürünlerinden pilav ya da sizin suşi bizim kimbab demeyi tercih ettiğimiz roll'lardan, somon sarmalı kuşkonmazlardan ve kabuklu deniz ürünlerinden bir tabak hazırlamak işime geliyor :D


bazı zamanlar pilav ve deniz ürünlerinden gına geliyor ya da deniz ürünü yemeyen kimselerle yemeğe gitmek zorunda kalıyorum ve fast food yemediğim için ve seuldeyken kore yemeği yememenin aptallık olduğunu düşündüğümden kendimi cimdag'cıya atıyorum. tavuk, tatlı patates, salatalık, soğan ve havuçla kaynatılmış tatlı bir sosla, nengmyon dediğimiz şeffaf pirinç noodle'larından oluşan bir yemek cimdag ama sanırım japon mutfağından bir eser kendisi...hala emin değilim :D turp turşuları ve kimçi sofranın vazgeçilmezi. yemesi oldukça zor. çubuklarla vıjıtttt vıjıtttt efektiyle kayan noodleları yakalamak resmen bir meydan okuma...insanlar; sanırım yoruldukları için bu yarıştan doyduklarını düşünüyorlar :D

ve kore mutfağının en sevdiğim eseri.....SAMGYOBSAL... aslında ben domuz etinden ızgara yapmayı daha lezzetli bulsam da dana eti de bir tercih. fiyat olarak 600gr. domuz için 8.000 won öderken, olayınız dana ise 29.000 won'a dönüşüyor. tabi bu ortalama fiyatı. daha fazla ve daha ucuz opsiyonları da mevcut. bildiğimiz ocak başı muhabbetti. etler geliyor. önünüzdeki ocakta evire çevire pişiriyorsunuzç rakı muadili socularınız bol soğan, turşu,mücver muadili mezelerle tadından yenmiyor. özellikle türk mutfağına yakınlığı nedeniyle henüz samgyobsal -tabi dana eti- sevmeyen türk'e rastlamadım. etin sarımsak, kimyon, ve goçucang - kore biberi diyelim-gibi karışımlardan oluşan, özel soslarla marine edilmiş olması sanırım bambaşka bir lezzet katıyor...dolayısıyla yedikçe yiyesiniz  geliyor.

son olarak yine japon mu kore mi olduğundan emin olamadığım bir menü :D suşi olarak bildiğiniz tüm o zamazingolara biz çobab diyoruz. ve yine udongumuz - noodle çorbası diyeyim ben size tam olsun :D- mevcut menüde. socu- sake benzeri, pirinç rakısı diyeyim buna da -ile taçlandırıyoruz yine sofralarımızı. türkiye'de üç öküz parası eden - seuldeyse adam başı 5.000wona mal olan- bu yemekleri turp turşuları ve yosun çorbasıyla birlikte tüketiyoruz, fotoğrafımızda görüldüğü üzere. sarı sarı görünenler turp :D çobablar bir yana şu dünyada yemeyi en sevdiğim şey salamura sarımsak ve zencefil turşusu. zencefil turşusu garip bi olay. ya bayılıyorsun ya da " bu ne beeahhh çamaşır suyu gibi!" tepkilerle tiksintini dile getiriyorsun. ve bugüne kadar hiç ikisinden farklı bir tepki verenini görmedim :D

13 Mayıs 2012 Pazar

♣ uzupis anayasası

sevgili fahri babam; ayhan sicimoğlu, geçenlerde litvanya'yı geziyorken; vilnia nehri kıyısındaki, uzupis cumhuriyeti'nin san'at severliğinden dem vurdu. bir anda 41 maddelik anayasası çarptı gözüme programda. oldum olası severim böyle naif atraksiyonları, siz de görün istedim ve işte o anayasa;

♣ Everyone has the right to live by the River Vilnelė, while the River Vilnelė has the right to flow by everyone.
♣ Everyone has the right to hot water, heating in winter and a tiled roof.

♣ Everyone has the right to be idle.
♣ Everyone has the right to die, but it is not a duty.

♣ Everyone has the right to make mistakes.
♣ Everyone has the right to individuality.
♣ Everyone has the right to love.
♣ Everyone has the right to be not loved, but not necessarily.

♣ Everyone has the right not to be distinguished and famous.
♣ Everyone has the right to love and take care of a cat.

♣ Everyone has the right to look after a dog till one or the other dies.
♣ A dog has the right to be a dog.
♣ A cat is not obliged to love its master, but it must help him in difficult times.
♣ Everyone has the right to sometimes be unaware of his duties.
♣ Everyone has the right to be in doubt, but this is not a duty.
♣ Everyone has the right to be happy.
♣ Everyone has the right to be unhappy.
♣ Everyone has the right to be silent.
♣ Everyone has the right to have faith.
♣ No one has the right to violence.
♣ Everyone has the right to realize his negligibility and magnificence.
♣ Everyone has the right to encroach upon eternity.
♣ Everyone has the right to understand.
♣ Everyone has the right to understand nothing.
♣ Everyone has the right to be of various nationalities.
♣ Everyone has the right to celebrate or not to celebrate his birthday.
♣Everyone shall remember his name.
♣ Everyone may share what he possesses.
♣ No-one can share what he does not possess.
♣ Everyone has the right to have brothers, sisters and parents.
♣ Everyone is capable of independence.
♣ Everyone is responsible for his freedom.
♣ Everyone has the right to cry.
♣ Everyone has the right to be misunderstood.
♣ No-one has the right to make another person guilty.
♣ Everyone has the right to be personal.
♣Everyone has the right to have no rights.
♣ Everyone has the right to not be afraid.
♣ Do not defeat.
♣ Do not fight back.
♣ Do not surrender.