Pages

22 Ekim 2011 Cumartesi

♣ benim carrie bradshawdan neyim eksik uleynnnn!

Grown_by_sportygirl4114
neden sürekli ilişkiler hakkında konuştuğumu sonunda buldum. ben çok sıkıldım ve çevremdeki herkesi de sıkarak; artık beni oyalayacak birşeyler bulmamı istemeleri ya da sağlamalarından vazgeçmelerini sağlamak için.

şöyle ki; benim gibi hatunların sorunu şu; çok fazla hollywood filmi izledik ve çok fazla genç kızlık rüyası kitabı okuduk. öyle ki etrrafımızda arz-ı endam eyleyen adamların; her biri; o kadar yetersiz ve klişe geldi ki, ha birde gerçek aşk dedikleri şeyin; aslınd,a istanbulun hiçbir sokağında karşımıza çıkmayacağı fikrine kapıldık. manhattan sokakları fazla sosyetik geldiğinden, brooklynin bir köşe başı kitapçısında falan bulacağımıza; gönülden inanır olduk, her ne arıyorsak onu. istrooklyn ve isthattan ayrımında bir yerlerde kaybolup zırvalamaya başladık resmen.

bence bunun twitter başında güncelleme yapan gençlerin yaptıklarından hiçbir farkı yok.

jenerasyoncanak her birşeyleri ölesiye öldüresiye çabucak tükettik. önce aforizmalar çıktı karşımıza. hani motto edindik mütemadiyen ve hepsi adam gibi adam olmak ve o adamı bulmak ile ilgiliydi.

herkese göre kendisi mükemmeldi. tek bir hatası yoktu. en "hata bende" dediğimiz anda da; goygoycu bi takım arkadaş kisvesi altındaki mahlukattan; "saaaaaçmaalamaaaaağğğğğ sen dünyanın en muhteşem kızısın" goygoyunu yeyip şöyle bir silkelendik ve "hadi be cidden öyle miyim" lerle pekiştirttik. ulan" bi dur bi düşün" diyecek vaktimiz olamadı.

yine bir durum bildiriminden alıntıyla; birkaç zamandır, "utanmanın ve çekinmenin olduğu yerde aşk vardır" üzerinde düşünüyorum da. ulan izlediğimiz dizilerin, filmlerin ve saire pek çoğunda; o ilk geceden sonra muhteşem ilişkiler doğması durumunu bile; muazzam bir hızla tükettik ki durumlar genelde o ilk ve son gece de kalakaldı.

bir diğer mevzu ise; kadınların yeni erkekler olduğuna dair bir takım çıkarımsal durumlar. ki erkek arkadaşlarımca aldığım geri bildirimler de bu yönde. istenilen erkekler; hep usları kırık, yolları kırık adamlar- ki bu söylemi kullanmayı cidden çok seviyorum- dı. madem bu adamları istiyoruz; bizim çivileri sökecek adamları bulmak için; "kırın kızlar hem yolları hem usları!" mantığıyla bir takım lüzumsuz ve sökülen çivilere gelene kadar kanırtılan ve ziyan edilen bedenlerden ibaret yeni bir yitik kadın jenerasyonu doğurduk kendi içimizde.

e durum böyle olunca; yalnız ve kedili bunaklar kervanına katılmak için gerekli pekçok altyapıyı edindik. ben kendim için en uygununu biliyorum ve görünce anlıcam diye diye yalnızlık dizboyu kalakaldık! üstelik "hah haaa zevzeğe bak! bakalım o bay uygun seni kendine layık bulacak mı?" diyen eşi dostu akrabayı da kendi yalanlarımızla makul bir payda da kendimize inandırdık. yine bir durum güncellemesinden alıntıyla; " alkole, sigaraya değil hayallere 18 yaş sınırı konulmalı" durumunu upgrade ettim kendimce net 30 yaş sınırı koyulmalı...ve bu kararımdan yola çıkarak önümüzdeki 5 yıl hayal kurmayı yasaklıyorum arkadaşım kendime!

yemeğim varsa yerim yolum varsa yürürüm.

kendime önemli not:"ayyy bu adam çok romantik bana şiir yazıyo ıyykkkkk dağ mıyım taş mıyım kuş muyum?" teziyle bana destek veren sevgili arkadaşım b. nin hayallerine ket vurmak istmezdim ama bu böyle dostum ve evet haklıyım "insan annesine bir de sarı saçlı bebeğine şiir yazar!" cevabım tamamen benim über takozluğumdan!

14 Ekim 2011 Cuma

♣ koltukta uyuyakalma sendromu

yatak yüzü görmeyeli -otel odalarını saymıyoruz elbette ki- epey olmuşken şuna karar verdim; sevgili gripinin de bir şarkısında belirttiği üzere "çift kişilik yatak benim neyime"...

hani ergenken okuduğumuz şiirler vardı ya; yok sana ben geç kaldıydım sen bana erken geldiydin bunu da anlayamadık öldük vs...

birilerine bir şeylere fazla gelmek nedir arkadaşım öncelikle bana bunu açıklayabilir misiniz?

ya da hayır açıklamayın ne olduğunu biliyorum ve örneklerden yola çıkıyorum; yıllarca iyi okullarda okunur, iyi bir şeyler olunmak için iyi bir takım kurslara ne bileyim workshoplara gidilir yok sertifikalar alınır...ve herşeyin sonuna gelinip de "ulan ben oldum artık, bu iyi şeylerimi bir yerlerde kullanayım ve işe gireyim de bir cümle alem maharetlerimden faydalansın" dersiniz ya; işte öyle zamanlarda ben, hep; "meziyetleriniz -tabii cv kapsamında- bizim aradığımız pozisyon için istenilenden fazla görülüyor. doğal olarak sizi böyle bir pozisyonda değerlendirmemiz haksızlık olur diye düşündük ve daha iyi bir pozisyonda değerlendirmek üzere cvnizi havuzumuza dahil ettik" gibi cevaplar aldım. ilk zamanlar koltuklarımı kabartan bu cümlelerin, aslında; "siz şimdi gidin biz sizi ararız"ın yeni varyasyonu olduğunu, günümüz işe alım uzmanlarının ağzının daha komplike cümlelere yatkın olduğunu anlamam biraz zaman aldı.

akabinde; "ben sana yetemedim!"li cümleler baş gösterdi kişisel hayatımda! hatta kısa bir süre önce bir sevdiceğimle geçen konuşmada şöyle sözler işittim; "normal şartlar altında sen beni koluna takıp gezdirmezsin!", "yanında çok ezik kalıyorum!" vs vs...yani bir zuhal olcay şarkısı "sen bana fazlaaaaaa iiiyiiiisaaaannnn!"  a dönüşürken hezimetlerim, "ulan bırakın da ne bana fazla, kim bana az; buna ben karar vereyim" atarımı bile koymaya mecalimin kalmadığını fark ettim.

yine "nasıl evde kaldım?" ana fikirli bir konuşmanın akabinde; gerçekten bütün sorunumun çözümü olan bir cümle duydum bugün; "yanlış sularda yüzüyorsun p. kendini sığ sularda boğmak neden? yürü git atlas okyanusuna vur kendini!" doğal olarak bütün bokumun ilmini çözmüş olan bu şahsiyete şöyle seslendim; "ey ulu makikosan; bu atlas okyanusu nere?" eee tabiii ulu makikosanda apışıp kaldı...öyle adının önüne ulu konunca her moku bilmiomuş yani hayat!

işte böyle böyle "sev,sıç,dua et!" akımına koltukta uyuya kaldığım günlerin anlatıldığı "ye,sıç,uç ve uyu" adıyla rakip olmaya karar verdim. hayır ben böyle değildim;beni bu hale karşıma çıkan 1.80 boyu, mühendislik mesleği, en az iki dili, askerliğini yapmışlık durumu, elinin ve yüzünün düzgünlüğü olmayan tipler getirdi desem yalan olmaycekkk!

ondan sonracığıma; hani adamın teki üniversiteden mezun olur bi koşu askerliğini yapar gelir, iş bulamaz, askerdeyken de böyle bi sessizlik çökmüştür üzerine, mahallenin delüğanlularıynan yaptığı bir gece muhabbetinde sigarasından nefes alır da; "ulan şeytan diyo ki; sigara almaya bakkala gidiyorum diye çık evden ve bi daha dönme" der de; delüğanlular bi offf çeker yaaa...hah işte ulan koduğumun çocuğu nereye gidicen laaa yürü git gözüm görmesin diye kafasına terlik atasım gelen o bebe gibi triplere giriyorum şu ara!

dip not: geçenlerde c35 beton gibisin demişti bana...o ney laağğğ iyi bişey mi demiştim. iltifatmış meğer...darbeli matkabın olayım anam gibisinden, arkasından gelen cümleden çözdüm durumu...ama sonra bi araştırdım darbeli matkap bile c35 betonu delemiomuş...ona bile fazlayım teee o kaaa diyim ben sağa!