Pages

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bir Grup Blogger'dan Başbakana Açık Mektup/Manifesto

Sayın Başbakanım,

Basında yer alan içki yasakları haberleri nedeniyle hazırlamaya başladığımız bu manifestonun konusunu,  
2011 Türkiye’sinde yaşanan “sosyal hayata yapılan müdahaleler” oluşturmaktadır.

Bizler kim miyiz?

Biz yan dairedeki komşunuzuz, biz bakkaldaki çırağız, biz üniversite öğrencisiyiz, 
biz vergisini kuruşu kuruşuna veren çalışanlarız, biz devletin memuruyuz, biz doktoruz, 
biz öğretmeniz, biz kesinlikle nedeni içkiden olmayan işsiziz, biz restoran sahibiyiz, 
biz çiftçiyiz, biz fabrikatörüz, biz akademisyeniz, biz reklamcıyız, biz asker çocuğuyuz, 
kısacası biz bu ülkenin dünü, bugünü ve geleceğiyiz. Ve biz içki içmeyi seviyoruz. 
Ama biz bugüne kadar bunu söylemeyi gerekli görmemiştik. Ama şimdi son derece 
gerekli görüyoruz ve sıralıyoruz:

1.Bizler, her türlü özgürlüğü kısıtlayıcı müdahaleye karşıyız.

2.Bizler, ikiyüzlü demokrasiye karşıyız.

 3.Biz “aslı olmayan korkular cumhuriyeti” yaratmaya çalışanlara karşıyız.

 4.Biz, topluma karşı sorumlu birey yetiştirmenin yasaklardan geçmediğine inanıyoruz.

 5.Biz, bu tip konularda başkasından koruma istemiyoruz; hepimizin kendini
 koruyabilecek bilinçli bireyler olduğunu biliyoruz.

 6.Bir toplumu güzel kılan şeyin farklılıklar olduğuna inanıyoruz.

 7.Bizler, demokrasiye inanıyoruz.

 8.Bizler, yasakların ileride daha vahim sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.

 9.Biz, “içki seviyoruz” deme zorunluluğu hissetmeden içki içmek istiyoruz.

10.Biz, bu yüzden alkolik, serseri, işe yaramaz olarak yaftalanmak istemiyoruz.

11.Bizler her medeni toplumdaki medeni insanlar gibi içkinin keyifli anlarımıza 
eşlik etmesinden hoşlanıyoruz.

12.İçkinin bir amaç değil araç olduğunu düşünüyoruz.

13.Bizler çocukların ve 18 yaşından küçük gençlerin içki ve sigara içmelerine 
kesinlikle karşıyız.

14.Biz 18 yaşında gençlerin silah kullanmasına da karşıyız.

15.Biz bugüne kadar 18-24 yaş arası TC gençleri nasıl yaşadıysa öyle yaşamak; 
hatta daha da özgür bir ortamda yaşamak istiyoruz. Fakat özgürlüklerin sınırlarına da inanıyoruz.

16.Biz gençken eğlenmek, yaratmak, etkilenmek istiyoruz. Bunun da gelecekte daha sağlıklı, 
sosyal hayatında ayakları yere daha sağlam basan bireyler yetiştireceğine inanıyoruz.

17.Biz, gece hayatını seviyoruz.

18.Biz, gece hayatını sadece alkol ve cinsel içerikli olarak gören zihniyete karşıyız.

19.Biz bir konsere gitmenin, müzik dinlemenin, insan için geliştirici etkinlikler olduğunu düşünüyoruz.

20.Biz, bir konser dinlerken, notalara bir kadeh de içki eşlik etsin istiyoruz.

21.Biz, dünya starlarını görmek istiyor, bu konuda Dünya’dan geri kalmak istemiyoruz.

22.Biz, tüm çağdaş memleketlerin gençleri gibi kendimizi en özgür hissettiğimiz müzik festivallerine 
katılmak istiyoruz.

23.Biz, sanatçıların eserlerinin tanıtılması için çaba harcayan sanat galerilerin gala davetlerinde, 
bir kadeh içki alıp eserleri seyre dalmak istiyoruz.

24.Bizler, 40 yıllık bakkalımızdan 40 yıldır olduğu gibi içkimizi almak istiyoruz.

25.Bizler, düğünlerimizde sevincimizi paylaşan misafirlerimizle şerefe kadeh kaldırmak istiyoruz.

26.Biz, binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklara gelen turistlere, yine binlerce yıllık 
kültürümüzde var olan rakı-balık-meze, şarap-yemek uyumlarını en iyi anlatabileceğimiz 
görselleri sunmak, binlerce yıllık kültürümüzü anlatabilmek istiyoruz.

27.Biz, sevdiğimizle bir deniz ya da orman manzarasına bakarak ya da mehtabı batırarak kadeh 
tokuşturmak istiyoruz.

28.Biz, dini inançlarımızın ve sorumluluklarımızın sadece bizim meselemiz olduğunu düşünüyoruz.

29.Biz, tabii ki başkasının özgürlüğüne zarar vermeden özgür olmak istiyoruz.

30.Biz, bu hayatı kutlamak istiyoruz.

"Bu mektup/manifesto benim, bizim, onların değil destekleyen herkesindir! Eğer sen de desteklemek 
istiyorsan; bu yazıyı kendi facebook hesabında, blogunda, ya da nerede istersen orada yayınla.

Biz sesimizin hep birlikte daha güçlü çıkacağına inanıyor ve başbakanımızın söylediği gibi 
sadece %58'in değil geriye kalan %42'nin de Başbakanı olduğunu göstererek bu yazıyı dikkate alacağını
 umuyoruz! Hem belki %58’in içinde de bu manifestoyu destekleyenler vardır? Kim bilir…

Saygılarımızla,
Bir Grup Blogger!

17 Şubat 2011 Perşembe

♣ tesadüfüm yok benim!

ne çok kullanıldı şu sıra bu tesadüf kelimesi...can sıkıcı bir boyut almaya başladı hatta ben ve dostlarım nezdinde...




aralık ayıydı sanırım ...ömer faruk sorak hımmm  olabilir...bir ankara filmi...gitmek şart buna...mehmet günsur oynuyormuş...abiiiiiiiiiiiiii kesinlikle gidiyorum! diye hemen notumu almıştım taaa aralık ayında bir sonraki sene kullanacağım ajandama!


spoilerlık yapmayacağım hala gidip görme olasılığınız var muhtemelen...gittim gördüm...g1., g2., ve a. ile...g1'in galatadaki evine vardığımda o hala bu aralar pek bir sardırdığı kore dizileri kervanında son gözdesinin son bölümünün son 20 dkkasında idi...onu beklerken biraz kedilere dadandım biraz nane limonumdan yudumladım...güneş burnuma burnuma vuruyordu tüm bu zaman zarfında...


kıyasıya bir rekabetle vardığımız şişhane metrosundan osmanbeye giderken yolda karşımıza boy boy, cins cins asyalının çıkması ve diplerine girip koreli mi acaba diye gülüşmelerimiz bir tesadüf değildi...fazla içiçe olduğumuz için bu sıra enerjimiz karşımıza çıkarıyordu onları...


city's in sinemasında karşılaştıımız bir takım celebrity'ler city's in yadsınamaz gerçekliğinden kelli tesadüfe delalet değildi...


g2nin mehmet ölmezse ağlamam demesinin üzerine mehmetin ölmemesi de***uppps!*** bünyemizin mehmetin ölmemesi gerektiğine ihtiyacındandı...yani benim cidden tesadüfüm yok a dostlar...


herşey bir nedenden ya da bir enerjiden ötürü orada...


örneğin bir gece öncesinde; benim, farklı iki gerçekliği; her ikisi de gerçekmiş gibi...ne kokularda ne seslerde ne de herhangi bir algımda bir eksiklik olmadan, inanmam ama sırası geldiğinde, birşekilde birinden uyanmama dair verdiğim demecin ardından, aylardır erteleyip de sonunda mumbai'de oturup inception'a izlemem ve birilerinin bir yerlerde benimle aynı şeyleri yşayıp bunu rüya diye adledip kalkıp filmini yapması hiç de tesadüf değil...aksine deli olmadığımın düpedüz kanıtı değil de yaa ne?


akabinde bir yerlerde oturduk v ve y ile yorgunluktan ölünesi geçirilen bir gecenin ve günün ardından hangover ı izledik...ben uyuyakaldımsa da filmin sonunda uyandım :D pek birşey kaçırmamışım keza rüyamda da film devam ediyordu...


hangover ın öncesinde aylardır zaman arayıp beklettiğim step up 3d yi izledik...dünya üzerindeki tüm dans filmlerini izlediğimi iddia edebilirim...filmleri bulmaya ciddi vakit ayırıyorum...bilenler bilir...kapı gıcırtısına bile sallanmaya başladığımından, hani hep derim ya insanların tutkuyla bağladıkları bir birşeyler muhakkak var da benim niye yok diye...dans hayatımın heranında olan birşey olduğundan onun tutku değil ama tarz meselesi olduğu kanaatindeydim kendim için ama tutku gerekiyorsa bir yerlerden o benim için dans....


vee bakın bakın tesadüfe bakın ki yıllardır sırtımda duran manasız harflerin benim için bundan sonra birşeyler ifade etmeye başalaması filmi izledikten sonraya tekbül ediyor...ne tesadüfü bee...hem uygun bir zaman hemnde duruma uygun bir fikir...her biri 7 cm olan B,O,R ve N harflerinin altına from a boombox yazdırmak çok eğlenceli olacağa benziyor...tasarımla ilgili çok hain fikirlerim var ee zaten yarın ankaraya gidiyorum...bu vesileyle taslağını çizdirip bir heyecanla yaptıradabilirim...du bi gidip geleyimde soncu görürsünüz zaten...v. jukebox yzdırmanın daha havalı olduğu kanaatinde ama bana jukeboxlardan anısı olan şarkılar çalar ve o şarkılar hep vals yapılası şarkılardır gibi geliyor...oysa boombox bana daha uygun...adı üstünde boomboxlardan boooom boooommm baooouwww diye sesler çıkar sanki....


insanlar şarkılar seni söyler derken, birilerine birşeyler anımsatan şarkılar hep ağlak, vay anamm nasıl da gittin beni bırakıp şarkılarıyken, günlük hayatımda yavaş yavaş gezinen şarkılarımın aksine bana birşeyler anımsatan şarkılar hep şübip dübap baaaaa.... örneğin; black eyed peas'ın meet me halfway'i karlı kışlı bir dönüş yolu yeni başlangıçlar, beyonce'nin sweet dream beautiful nightmare'i belki yalan belki gerçek belki saçma verilmiş kararlar üzerine değişen hayatım, j. timberlake'in carry out'u soğumak için duvarlara yapıştığımız bir gece de tıngırtılarını duyup saatlerce dans ettiğimiz o yalnız ama düşüncesiz vakitleri anımsatıyor...


şubat ayının ilk yarısı böyle; bir filmdi yok müzikti aman ne eğlendikli sohbetlerdi, eski dostlarla pudra renklerinde sıcak günler ve kuzenlerle kavuşmalar gibi palaz pandıraz geçti...doğal olarak işe gidişlerim ve dönüşlerim de aynı can hıraş yorgunluklara sevk etti beni...mumbai de yine dışarı çıkacak kimsele ryoktu ama otel değişmiş...ve bugüne kadar kaldığım en iyi oteldi diyebilirim...19 saat uyanmadan uyumuş olmam ve odadaki dvd'yi görünce sevincimi saklamaya uğraşmadan "hell yeahhhh" çığlıklıklarım....o yüzden bu yılın en iyi oteli ödülü kesinlikle bandra kurla mumbai trident otelinindir....(yazıyla nokta)

11 Şubat 2011 Cuma

♣ Friday Smile (^_________^)



dün gece hiç ama hiç uyuyamadım... sabah 10 gibi işten geldim epey bi direndim ki uyumayım adam gibi bir saatte uyuyayım ve sabah erkenden uyanıp normal günler yaşamaya devam edebileyim... ama 12 gibi yenik düştüm her zamanki gibi uykuya ve uyudum...uyandığımda 19:30du...evde ne bir ses ne bir nefes...tam annemi aramaya yeltendim ki; kapıda dönen anahtar seslerinin ardından...."annekuşuuummmm uyandın mı diye şakıdı annem..." 9 sularında tekrar uykum geldi falan feşmekannn uyuyamadım nitekim...


anneekuşuuummm puding yapsana bana canım tatlı bişiler istedi dedim anneme...önüme bir tomar marul getirip ayy bak pötür pötür dedi...ne desem bilemedim aldım puding niyetine yedim hihihi...


uyanık olduğum saatler boyunca pek kimse ayakta olmadığından yapacak pek birşey bulamadım...halbuki açıp kitabı ehliyet sınavına çalışmam lazımdı...ilkyardımcı kişiliğimi konuşturup önce bildiğim konuya yöneleyim dedim biirkaç ilkyardım sorusu çözdükten sonra bunaldım bıraktım...annem motora bak dedi... hiçbirşey anlamadım bunaldım onu da kapadım... yarın sınavda ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok ama almalıyım o ehliyeti bödöffff puffff höffff....


oyalanacağım ya; açtım eski fotoğrafları, en keyifli anlarıma döndüm...ankara zamanları ve ankara tayfasıyla gidilen geziler...3 yaz önce izmir, seferihisar,çeşme vs gezmiştik...muhteşem zamanlardı onlar! hala düşünürken bile mutluluktan havalara uçuran zamanlardı...seferihisar yolunda; yolun kenarına çektiğimiz iki arabadan çalan; bangır bangır ankara havası eşliğinde, bir anda bagajından kaşık çıkarıp, kaşık çalmaya başlayan k.nin görüntülerinin ardından, jandarmanın "ayıb olmassa bişi sorcaz ağabeyyy, siz niye yolun ortasında göbek atıyonuz, asker mi var?" sorusuna k.nin "yok abi biz tatilciyiz"  cevabı akabinde; "ama burda trafiği meşgul ediyonz ağabeyyy şurda az ilerde bi sote var orda oynayın" diaolguyla kaşık sesleri eşliğinde birkaç video varki; takdire şayan bir performans sergilemişiz....


içinde halı, yastık ve battaniyeden başka hiçbir şey olmayan 1+1 diye kiraladığımız ama aslında 1 çıkan dairede uyuma düzenimiz eminim o sıralar o evi paylaştığım bütün insanlar için unutulacak türden değil...


uyuyamadım ama müthiş keyifliyim şu an...gülümsemekten yanaklarım ağrıyor...üstüne üstlük birde uzun zamandır görüşmediğim ama bana çok iyi gelen g. ile buluşacağız bugün...2 gbi galatadaki evine gideceğim...galatanın teraslarında geçen iki geçmiş mevsimi yadedeceğim...telefonda saatlerce konuşup yetiştiremediğimiz o kadar çok şey birikti ki...


bugün çok güzel bir gün olacak...bunu kemiklerimde bile hissedebiliyorum...güneş bile benim yanımda bugün...


çok çok zor zamanların ardından hak ettiğim o neşeli gün; bugün gibime geliyor...


varsın geçemeyeyim ehliyet sınavından...dünyanın sonu mu ...hıh

5 Şubat 2011 Cumartesi

♣ P. Bangkok'tan bildiriyor! Siam...

hiç hoşlandığım birşey değil boy boy eğlence fotoğraflarımı koymak bir yerlere...ahaha hepsinde dağılmış ağzı burnu ayyaşlıktan bir yana kaymış olduğumdan olacak...keza bangkokta pek eğlenemediğimden ve sadece 6 saatim olduğundan olacak koyacağım fotoğraflarımı vallahi....

ama diyorum ki seneye çok hain planlarım var...

önce şunu bir açıklığa kavuşturayım...1000 dolarla 1 ay şahsınız bangkokta bunu bir bilin öyle gidin...ama turistik olarak değil yaşamak için...erkekseniz 3500, bayansanız 2500-3000 dolara 15 gün turistik saltanat sürülebilir...

benim öyle pukhet,samui ne bileyim bi phi phi island'a gidecek ve gecelere dalacak vaktim yoktu...yanlış olmasın vaktim vardı fekat yandaşım olmadığından epey sıkıcı bir iş gezisiydi...

hem haftaiçi olduğundan hemde ekipman yetersizliğinden birşeyler yapamadım ama dediğim gibi bekle beni bangkok im gonna rock you!

otelden çıkıp en yakın merkezi birim olan Siam'a gitmek trafikte -ki rezil bir trafikleri var gerçi delhi gibi değil şimdi abartmayım bildiğin mesai çıkışı istanbul trafiği- 25 dakikamızı alsa da dünyanın en ucuz ulaşımı bangkok'ta....taksimetrede 77 bht görmek-2 dolar- daha başlamadan yaşanılası bir yer olduğu hissine kapılmama neden oldu...

huay kwang'daki otelimizden siama giden yol güvercinlikten bodruma iniyormuşuz gibiydi...

tuktuklar burada da çok sevimli ama tuktuka binmek demek inceden bir bangkok turu atmak demek olduğundan ve zamanımız çok az olduğundan taksiyi tercih ettik...

ilk durağımız güzide alışveriş merkezlerinden mbk idi...magnet delileri işlerini bitirince bende birkaç tablo ve i <3 bkk t-shirtümü koleksiyonuma kataraktan gezmelere devam ettim...ciddi anlamda ucuz...pazarlık edilebilir ama ısrar pek edilemez...keza bangkok sularında maymun gözünü açmış...artık kendini bangkok settlerı olarak adleden E. ye göre bundan 1 yıl öncesinde fiyatlar onda biri kadarken bangkok esnafı ciddi bir farkındalık dönemine girmiş...taksiler yollar her bir yerler olduğu gibi alışveriş merkezlerinde de kralın boy boy resimleri ve fotoğrafları asılı...herbirinde farklı bir atraksiyonda olan kral pek gençmiş diyen arkadaşlarımıza uzun uzun aslında 90 larına yaklaştığını ama gençlik fotoğrafları olduğunu pek çok kez açıkladık durduk...


2011 chinese year gerekçesiyle herbiryerlerde bir action bir birşeyler vuku buluyordu...zaten çok canlı olan gece hayatı gündüze de taşınmış yeni yıl kutlamalarıyla...fotoğraftaki teyze birşeyler anlatıyordu fekar taice bilmediğimizden kelli pek birşey anlayamadık...neandartal fotoğraf makinemden kelli yüzündeki 6 kgluk makyajı da pek sezemiyorsunuz ama her sıcak iklim ülkesi gibi iç mekanlar klima soğuğundan ölmüş olduğundan bu teyzemde ferah ferah çığırdı durdu....




yine aynı yeni yıl şeklinden sunaklarda bir hareketlenme...adım başı olan bu sunaklar otoparklardan köşe başlarına her yerde...ve sunulan yemekler hat safhada...yakınlarına erişip dua etmek çok revaçta da olsa çürümüş meyvelerden olsa gerek yoğun bir sinek bulutu ve kokuşmuşluk kokusu ben gibi hijyenik olma durumunu kötü kokmamayla eş değer gören bünyeler için pek uygun bir hareket değildi...içine girip kurcalayanlara da pek iyi gözle bakılmıyordu keza...


ben gibi çöp mideli kimselerdenseniz; değişik bir yere gidince " pşşttt leyynnn aga be burda ne yenir?" muhabbetiyle gaydırıguppak bir ara sokakta, köpekbalığı yüzgeci pişiren lokantalarda bulursunuz kendinizi...neyse ki biraz daha ilerleyip daha yenesi şeyler yapan bir yere gittik de yine tai mutfağının güzide lezzetlerinden tom yumlarla karşılaştık...bi nevi çorba ama kulaktan ateş çıkartan cinsten ...ben karidesli birşeyler yedim,yerken de bunun çıkışı nasıl olacak diye epey düşündüm.....

mesela kore acısı da çok acıdır ama yedikçe yedirir ve reflusu olan arkadaşlarımda bile denenmiş onaylanmıştır ki ; mide ağrısı ve yanma yapmaz...bu da yapmadı ama yemesi gerçekten de meydan okuyucuydu...

sokak tezgahlarında satılan tropik meyvelerin iştah açıcılığı, tazeliği ve ucuzluğu "evet p. kızım buraya yerleşirsen paso çilek, ananas yersin 2 aya kalmaz tığ gibi olursun yeminlen" dedirtti.^^

bangkok'a gittik ve masaj yaptırmadık demeyelim dedik elbette...tamam 6 saatimiz vardı ama bunun 5 saatini masajda geçirelim desem eminim kimsenin gıkı çıkmazdı...yandaki fotoğraf uğur dündar edasıynan ayak masajı yaptıranları basışımın kanıtıdır...nihahaha^^ ve ayak masajı bedeli 1 saat için 350 bht...inanılmaz değil mi? ben 400 bht değerinde aromalı yağ masajı yaptırmaya karar verdim...yüzlerce merdiven çık allah çık bitmiyor...çıktıkça katlar daha da bir salaşlaşıp korkunç bir hal alıyor...neyse girdim cücük kadar bir odaya bana verdiler bir havlu...girdim duşa...çıktım...sol bacağım kadar bi abla geldi...dedim senin etin ne ki budun ne olsun...neyse yaa altı üstü 400 bht beğenmesem nolcak ki dedim yattım...abla soyundu çıktı üzerime... ben zaten anadan üryan, onda da bi don bi tshirt....bastım çığlığı...dedim abla nabıyon? ben senin bildiğin kızlardan değilim...tabi kafamda e.ye savurduğum küfürlerin bini bir para..gerek ablanın telkinleri gerekse o minik ablanın üzerime çıkmadan beni yoğuramayacağı gerçekliğiyle buluşunca bi rahatladım..arka fonda bol miktarda creed ve colplay melodisiynen-ki insan böyle mistik ezgiler bekliyor ama ilerleyen vakitlerde gayet country müziklerle- 1 saat bir yoğruldum yağlı yağlı bir yoğruldum anammm verdiğim her bht helali hoş olsun ablaya...dönüş yolu taksi bulana kadar bılıpçık bılıpçık ezgileriyle devam etti....


6 saat maltı saat bangkok güzeldi aa dostlar...yeni yıl ağacımın altından bu çin yılında bana gani gani şans, herkesimciklere de aşk, para, sağlık,huzur ve ağız tadı diledim geldim...

p.s.: gidecem uleynn o pukhete...koydum kafama! hemde iş için değil bildiğin tatile (^__^)